Bir Ayak, Bir Hikaye – Şaban Gürtuna

Mesleğimin son yedi yılını Akhisar Altıeylül İlkokulu’nda geçirdim. O gün, sıradan bir ders işliyorduk. Tahtaya birkaç soru yazmış, öğrencilerimin cevaplarını kontrol ediyordum. Derken kapı açıldı ve hizmetli içeri girdi. “Hocam, köyden misafirleriniz var,” dedi. Merakla dışarı çıktım. Bahçede bir araç duruyordu. Yanına yaklaşınca annemi ve babamı gördüm. Babam araçtan inerken zorlanıyordu. Yüzünde acı dolu bir ifade vardı.

Babamın uzun süredir damar tıkanıklığı rahatsızlığı vardı. Ayak parmaklarında morarma, kararma ve şişlikler oluşmuştu. Hemen Akhisar Devlet Hastane’sinin ortopedi bölümüne yatırdık. Doktorlar ellerinden geleni yaptılar. Bir hafta boyunca tedavi devam etti ama hiçbir iyileşme belirtisi görülmedi. Ağrılar, sızılar dinmek bilmedi. Nihayet doktor, kaçınılmaz kararı verdi: “Ayak kesilecek.”

Babam ameliyata alındı. Operasyon bitmişti. Hemşire ve doktor bana doğru yaklaştı. Hemşirenin elinde siyah bir poşet vardı. İçinde babamın kesilen ayağı duruyordu. Hemşire poşeti uzatıp, “Bunu mezarlığa götürüp gömmeniz gerekiyor,” dedi. O an dünya başıma yıkıldı. Ayakta zor duruyordum. Ellerim titredi, kalbim sıkıştı. Ama bir şey yapmam gerekiyordu.

Poşeti aldım ve çaresiz bir şekilde kahveye yürüdüm. Orada oturan öğretmen arkadaşım Kazım’a durumu anlattım. Arkadaşım, “Hadi götürüp gömelim,” dedi. Yanımıza bir vatandaşı da aldık ve mezarlığa doğru yola çıktık. Mezarlığa vardığımızda görevliyi aradık, ancak kimseyi bulamadık. Bir köşede duran kazma ve küreği aldık. Sessizce uygun bir yer seçip kazmaya başladık. Toprak sertti ama elimizden geleni yaptık. Babamın ayağını oraya gömdük ve üzerini kapatıp ayrıldık.

Ertesi gün hastaneye babamı ziyarete gittim. Doktorla koridorda karşılaştım. Doktor, “Savcılık seni arıyor. Bir uğra,” dedi. Şaşkınlık içinde savcılığa gittim. Savcı Bey masasında oturuyordu. Kendimi tanıttım ve “Beni çağırmışsınız efendim,” dedim.

Savcı ciddi bir ifadeyle sorularını sıralamaya başladı:
— Mezarlığa kesik ayağı sen mi gömdün?
— Neden belediyeden izin almadın?

Dilimin döndüğünce durumu anlatmaya çalıştım. “Efendim, dün babam ameliyat oldu, bacağı kesildi. Psikolojim darmadağındı. Ne yapacağımı, kime gideceğimi bilecek durumda değildim,” dedim.

Savcı derin bir nefes aldı ve açıklama yaptı:
— Bizi çok uğraştırdınız. Bir çocuk kaybolmuştu. Çocuğun sizin ayağı gömdüğünüz yere gömülmüş olabileceğini düşündük. Bu yüzden mezarı kazdık. Şok olmuştum. İçimde hem bir mahcubiyet hem de garip bir rahatlama vardı. Savcı bana birkaç nasihatte bulunup gönderdi.

Babam ise bu olaydan sonra on yıl daha yaşadı. Ancak hastalık onu rahat bırakmadı. İlerleyen süreçte  sol kol ve sol bacak felç oldu.  Babamın diğer bacağı da diz altından daha önceki yıllarda kesilmişti. Tüm bu acılara rağmen sigaradan vazgeçmedi. Ziyaretine gelenlerden sık sık, “Yakın bir sigara,” diye rica ederdi.

Bu olay bana, insanına çaresizlik içinde ne kadar savrulabileceğini, Sevdiği birinin bacakları kesilince ne kadar büyük bir hikaye barındırabileceğini öğretti. Babamın mezarı başına her gittiğimde, o poşeti elimde taşıdığım anı unutamıyorum.

Akhisar – 1985

Sosyal Medyada Paylaş :