Savcı Bey Pazar Yerinde – Şaban Gürtuna
Öğretmenlik mesleğimin son yıllarını Akhisar’da geçiriyordum. Sonbaharın serin ama tatlı bir Eylül günüydü. Dersten çıkmış, kolumda paltom, elimde plan defterlerimin bulunduğu çantamla, öğretmen arkadaşım Musa’yla birlikte Akhisar’ın Çarşamba Pazarını gezmeye karar vermiştik.
Tezgâhların arasından geçerken, mis gibi kavun kokuları bizi bir kavun satıcısının tezgâhına çekti. Tam yaklaşıyorduk ki satıcı, gözleri ışıldayarak üzerime doğru atıldı. “Hoş geldiniz Savcı Bey!” dedi, elimi sıkmak için neredeyse çantamı elimden alacaktı. “Ne emredersiniz? Beni tanıdınız mı? Hani geçen gün sohbet etmiştik!”
Ne sohbeti, ne savcısı? Hayatım boyunca adliyeden içeri sadece kimlik yenilemek için girmiştim. Ama adamın samimiyeti ve ciddiyeti öyle bir düzeydeydi ki, yalanlayacak cesareti kendimde bulamadım. Göz ucuyla Musa’ya baktım, o çoktan gülme krizine girmek üzereydi. Fakat ben hemen durumu toparladım.
“Bana iki kavun seçer misiniz?” dedim, gayet resmi bir tavırla. Adam hemen en iyilerini seçti, torbaya koydu. Bedelini ödedim ve Musa’ya döndüm.
Musa da oyuna katılmaya karar vermişti. “Ben de savcının baş kâtibiyim,” diye ekledi. “Bana da bir kavun verin.”
Satıcının yüzü daha da aydınlandı. “Tabii efendim, hemen hazırlıyorum!”
O gün pazardan çıkarken Musa’yla birlikte kahkahalarımızı zor tuttuk. Akhisar pazarında kısa süreliğine savcı ve baş kâtibi olarak bir iz bırakmıştık. Kim bilir, belki bir gün gerçek savcıyla karşılaştıklarında kavun tezgâhında yaşanan bu komedi akıllarına düşer.
Akhisar – 1998